Kukla, iplerini sevdiği sürece özgürdür

Oyun dünyasını yakından takip eden biri olarak ismini daha önce defalarca duymama rağmen yeni bir indie oyuna hazır hissetmediğim için The Stanley Parable’dan uzak durmuştum. Bir kaç hafta önce oyunu indirdim ve ne beklemem gerektiğinden pek emin olmayarak oyuna başladım. Bu kısacık oyun hala her oynadığımda beni şaşırtmaya devam ediyor.

Son yıllarda indie sektörünün hız kazanmasıyla yayıncıların baskısını enselerinde hissetmeyen yaratıcı geliştiriciler tarafından yeni pek çok formül denenmeye, mevcut türler değiştirilmeye başlandı. Bu oyunlardan bazıları hüsrana uğrarken, bazıları isimlerinden epeyce söz ettirdi. The Stanley Parable ikinci kategoriye giriyor.

Daha önce Dear Esther’i oynadınız mı bilmiyorum, oynamadıysanız ve İngilizcenize güveniyorsanız mutlaka denemelisiniz. Oyunda yapacağınız tek bir şey var; yürümek. Bu sırada konuşmacı tarafından anlatılanları dinliyor ve kısa yolculuğunuz boyunca gördüğünüz şeylere bir anlam yüklemeye başlıyorsunuz. Ancak kullanılan dilin edebi gücü, ortamların görsel çekiciliği ve sembolizmin etkili kullanımı Dear Esther’i bir sanat eseri olarak kabullenmekten başka çare bırakmıyor oynayana. The Stanley Parable da gücünü aynı detaylardan alıyor. Ancak bu kez Dear Esther’den daha interaktif bir tecrübe ile yüzleşiyoruz.

Stanley Parable

İstediğinizi yapabilir, ancak ne istediğinizi seçemezsiniz

Özetle aktaracak olursak; hikaye, Stanley isimli bir ofis çalışanının olağan dışı bir güne başlamasını konu alıyor. Stanley’nin tek bir işi var; tüm gün ofisindeki masada oturup, bilgisayardan kendisine gelen komutlarla klavyedeki tuşlara basmak. Bir karısı ve evi olan, tekdüze hayatını sorgulamak gibi bir zahmete girmeye hiç ama hiç niyeti olmayan Stanley’nin hayatı, alışılmadık biçimde uzun süre bilgisayarından kendisine bir komut gelmemesiyle alt üst olur. Ofisinden dışarı çıkıp neler olduğunu anlamaya çalışan Stanley’nin düşüncelerini anlatmaya başlayan ses, acaba sadece bir anlatıcı mı, yoksa Stanley’nin yolculuğu boyunca davranışlarını manipüle etmeye çalışan bir “dış mihrak” mı?

Oyunda yapacağınız ilk seçim yan yana duran iki kapıdan birini seçmek. Anlatıcı “Stanley iki kapı ile karşılaştığında, soldakine girmeyi seçti.” dediğinde, soldan mı gideceksiniz, yoksa “özgür iradeli” bireyi oynayıp sağdan mı gideceksiniz? İşte bu noktadan sonra oyun dallanıp budaklanmaya başlıyor. Anlatıcı Stanley’nin hikayesini anlattığı izlenimi yaratarak seçimlerinizi manipüle etmeye çalışıyor. Yaptığınız seçimler aslında size mi ait, yoksa akıl oyunları ile manipüle edilmeye devam mı ediyorsunuz? Özgür irademiz olduğuna inandığımız seçimler gerçekten öyleler mi? Yoksa, o ofisin içinde var olmaya devam ettiğimiz sürece tüm seçimler birer illüzyon mu?

The Stanley Parable’ın anlatmak istediği aslında görünenden çok daha büyük. Hayatta tercih ettiğimiz yol ne olursa olsun, yaşadığımız çevreyi kabullendiğimiz ve tarafsız gözlerden görmediğimiz sürece özgür irade diye bir şey söz konusu olamaz. İşte, The Stanley Parable bunu tüm çıplaklığıyla yüzümüze vuruyor. Kulağa sıkıcı geliyor olabilir, ama emin olun değil. Anlatıcının metinleri öyle ustaca hazırlanmış ki, oynadığınız sürece sürekli sizi şaşırtmaya ve eğlendirmeye devam ediyor. Bazen Stanley ile, bazen de doğrudan benimle alay ediyor. Bazen de onu çıldırtmanın bir yolunu buluyorum ve bundan aldığım keyif fazla uzun sürmüyor. Çünkü her defasında benden bir adım önde olmayı başarıyor. Ne kadar çabalarsanız çabalayın, ipler onun elinde!

Mind Control Facility

Zihin Kontrol Merkezi

Oyunun hangi sonuna ulaşırsanız ulaşın, her defasında kendinizi başladığınız ofiste buluyorsunuz ve mutlaka bir şeyler değişmiş oluyor. Hele anlatıcının kafasının karışıp, oyun için bir rehber hazırladığı sahneler var ki, inanılmaz keyifliydi. Nereden gideceğimi anlatmak için yoluma sarı bir çizgi çekmişti ve devam ettikçe oyun saçmalamaya başlıyordu. Bunu mutlaka görmeniz gerekiyor.

The Stanley Parable toplamda 17 farklı sona (son, gerçekten son değil, her defasında en başa dönüyorsunuz) ve 2 ekstra sona sahip. Tamamını buradan görebilirsiniz: http://thestanleyparable.wikia.com/wiki/Endings Ancak benden tavsiye, vakit ayırıp bir süre kendi başınıza oyunu tecrübe edin. Denemedim ama oyunun Türkçe çevirisi de var: http://forum.donanimhaber.com/m_83812971/tm.htm

Türkçe ama mümkünse İngilizce olarak The Stanley Parable’a bir şans tanıyın. Hatta şöyle söyliyim; “Yazıyı okuyan oyuncu The Stanley Parable’ı indirdi ve oynamaya başladı.” Doğru olanı seçeceğinizi biliyorum.. Evet arkadaşlar, bitmeyen hikayeniz burada başlıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz