Bu yazıda, daha önceki yazımda hiçbir oyunu bu kadar sevmedim diye bahsettiğim Fighting Layer’ı biraz daha detaylı bir incelemesi ile anlatmaya çalışacağım.

Acı Biberin Hikayesi

Oyunu oynadığım arcade makinesi, camın önünde kalıyordu ve öğleden sonra oynamak yansımadan dolayı baya zor oluyordu. Ama ben bütün zorluklara rağmen oyunda oldukça ustalaşmıştım. Şimdi sizlere bir itirafta bulunup, bu ustalığımı nasıl kötüye kullandığımı anlatayım.

Fighting Layer BlairOyun camın önünde konumlandırıldığı için, ister istemez arkadan yansıma yapıyordu. İşte o yansımada, birilerinin benim oyunumu izlediğini farkedersem, av başlıyordu. Bütün o ustalık, manyaklık, kombo breaker’lık, Ultra Super Hyper Master oyunculuk, biri izlemeye başladığında tamamen ortadan kalkıyordu. Tek bir tuşu ileri – gerilerle yönlendirerek, her maçı üç round’a çıkararak, son anlarda kazanarak falan oynamaya başlıyordum. Bunu gören kurban, beni basit bir rakip gibi görüyordu (ki amaç da buydu zaten), ve Challenger olarak karşıma giriyordu.

Challenger (kurban demek sanırım), ilk round’u rahatlıkla alıyordu ama ikinci ve üçüncü roundda, tek kombo ile (aşağıda bahsedeceğim bir kombo sistemi) % 100 enerji kaybı ile perfect – perfect yenilerek kapatıyordu. Zavallı Challenger. Nasıl yaptığımı sorduklarında (kolu sallayarak) böyle böyle yuvarlak yapıyorum oluyor diyordum. Gaza gelen Challenger, tekrar rakip olacağını düşünüyordu bana. Sistem az önceki gibi devam ediyordu. Hiç unutmam bir Challenger, 28 kez arka arkaya kaybetmişti bana karşı. O zaman oynadığım karakter de Shang’dı hatta.

Durumu bilen, aynı arcade salonunda sık sık karşılaşıp, dostluk kurduğumuz bir arkadaş bana; “Sen var ya tam, şu küçük sivri acı biberler gibisin” demişti. “Hani böyle, yahu ne kadar acı olabilir ki deyip, saatlerce acısı geçmeyen türlerden”.  Bahsettiğim arkadaş futbol oyunları oynuyordu. Bana hiç bir zaman “Challenger” olmayacak kadar zeki.

Katman Katman Dövüşün Evlatlarım…

Fighting Layer, 1998 yapımı, yalnızca arcade olarak çıkmış, Street Fighter EX serisinin ilk oyunları gibi, yapımcılığını Arika’nın ancak, dağıtımcılığını Namco’nun üstlendiği bir oyun. Street Fighters Ex ile de iki karakterleri muhtemelen bu yüzden aynı; biri Blair Dame (İsmail bu hatun yüzünden hala takılıyor bana; fazla seksi geliyor olmalı – ki haklı – Blair gerçekten fazla seksi), bir diğeri de Allen Snider.

Blair ve Allen, Street Fighter’da diğer karakterlerin arasında dikkat çekse de, yılların Ken’lerinin Ryu’larının arasında ister istemez biraz ezilmişlerdi. Aynı oyunda, karakter tasarımı olarak çok çok kuvvetli olmasına rağmen, çok kaliteli karakterler bile biraz gözden kaçmıştı zaten (bahsettiğim diğer karakterler; bana göre Street Fighter serisinin en iyi üç karakteri; Garuda, Shadowgeist ve Kairi -özellikle Street Fighter EX 2 Plus’ta-). Küçük bir not olarak da; Allen ve Blair, Fighting Layer’dan sonra bir daha hiçbir Street Fighter oyununda boy göstermedi.

EX serisini Akuma gibi bir karakteri de Alfa serisinden katıp daha da yükselttiği için tebrik edip, EX konusunu burda kapatayım ve Fighting Layer’a (Fighting Layer yazarken bile mutlu oluyorum; vay be, ne oyundu.) devam edeyim.

Fighting Layer, diğer dövüş oyunlarının klişelerini  taşısa da, (klasik olarak; yakalama, super move, cancel moves gibi) deneysel olarak bazı yenilikler getirdiği için dikkatimi çeken bir oyun olmuştu. Getirdiği yenilikleriden ilk karşılaştığımız ve en önemli olanı üçüncü bölümde tek round oynanıyordu ve oyunu kaybetsek bile oyuna devam edebiliyorduk. Ancak tabi kaybetmenin de bir bedeli oluyor. Bir diğer önemli yenilik de, Super Meter’i istediğimiz zaman, tamamen doldurabilme ve kritik hareketlerden kaçabilme özelliğiydi. Neyse, daha fazla spoiler vermeden oyunu anlatmaya geçeyim.

Oyunda oynanabilirliğe de değinirsek; yapımcılar çift taraflı düşünmüşler ve bu konuda bir çok oyuna da öncülük ettiklerini düşünüyorum. Amatör oyuncular için aşırı basitleştirilmiş kombinasyon sistemi ile, (zayıf yumruk – zayıf yumruk – zayıf yumruk; üç kez aynı tuşa arka arkaya bas; al sana kombo!) profesyonel oyunculara yönelik, aşırı karmaşık bir kombinasyon sistemini bir arada sunuyordu (kombo1 + kombo2 + kombo3 + super 1 + super 2 / maksimum hit sayısı benim gördüğüm 89 hit)

Oyun tuş düzeni olarak da Street Fighter’ı örnek aldığı için üç yumruk (zayıf – orta – sert) ve üç tekme ile  (zayıf – orta – sert) oynanıyordu ve üç tekmeye aynı anda basıldığında, bir kaçma hareketi yapılabiliyordu ve aynı zamanda bu kaçış hareketi üç super meter birden dolduruyordu. Bu üç süper dolması da oyunda bir anda bütün dengeleri alt-üst eden bir hareket oluyordu haliyle. Kazanılması kesin görünen oyunlar bu sayede çok kaybedilmiştir (Challengerlara sorun).

Oyundaki anlatıcıyı da buradan selamlamak isterdim de, nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Çok gaza getiriyordu bizi. Devamlı arkadan yaparsın sen aslansın kaplansın falan diye bağırıyordu. Round kaybedince de, boş ver takma kafana, öbür round alırsın falan diye teselli eden, dövüş oyunlarının en iyi yürekli Narrator’ıydı. Ordan anlayın artık nasıl bir anlatıcı vardı oyunda.

Son olarak, kazanılan hareketlere göre, ekrandaki parıldayan simgelere, değişik değişik Japonca harflere, yazılara da değineyim ve oynanabilirlik bölümünü kapatayım. Oyunu özel bir hareketle bitirirseniz, kazandığınızda oyun slowmotion’a geçiyor ve ekrana kırmızı bir filtre geliyor. Sonra sırayla Japonca harfler ekranda belirip bir şeyler yazıyordu (ama tabi ne yazıyor bilmiyorum).

Buradan anlatınca tam olmadı da işte, oyunda çok estetik duruyordu.

Oyun, versiyonlarına göre farklılık gösterse de  asıl olarak 12 seçilebilir, 3 sonradan açılan karaktere (bir versiyonunda direkt olarak açık- ben şanslıyım ki her iki versiyonunu da gördüm), ve bunların yanında, bonus olarak, bir Boss’a (Boss seçilebilir bir karakter olmadı hiçbir zaman), bir şövalyeye, bir köpek-balığına, bir şahine ve son olarak da bir kaplana ev sahipliği yapmış, dönemine göre çok zengin bir oyundu. Yavaş yavaş karakterleri tanıtmaya geçeyim.

Dövüşçü Katmanı (O ne demekse artık?)

Fighting Layer KarakterleriBlair Dame: Street Fighter Ex serisinden gelen bu karakter, benim de bu oyunu (hatta bir çok dövüş oyununun temelini) öğrendiğim karakter olarak başımın tacı, gözümün nurudur. Basitçe hareketlerinden bahsedersek; bir çelmesi vardı. Yıllar sonra bu çelmeyi Mortal Kombat 9’da, Scorpion’da görünce tekrar, gözlerim yeşerdi. Özel hareket olarak, havada geriye takla atmak gibi (Guile da yapıyordu bunu) bir şeyleri de vardı. Bir de, oyundaki diğer bütün karakterler gibi, iki kombosu vardı. Parendeler attığı, taklalarla yuvarlandığı kelebekler gibi uçuştuğu falan iki tane de süperi (biri tekme ile biri yumruk ile) vardı. Daha çok tekmeleri kuvvetli (o bacaklarla tabi ki tekmeleri kuvvetli olacak) bir karakterdi Blair.

Sessyu Tsukikage: İşte dövüş oyunlarının olmazsa olmazı, Fighting Layer’ın ninjası. Her Ninja gibi Sessyu ninjası da, yıldızlar atmalara, (süperinde de düz ve havadan olarak iki şekilde) kaybolmalara, arkalardan çıkmalara, önlerden nanik yapmalara sahip, güzel, koyu mavi parlak gözlü bir arkadaşımızdı. Oynaması en eğlenceli karakterlerden biriydi bu arkadaş onu da belirtip öyle geçeyim.

Shang Feunghang: İsmi Mortal Kombat’tan tanıdık gelse de kişiliği ve özellikleri adaşı Tsung’a hiç benzemiyor. Biraz The King Of Fighters’ın Chin Gentsai’si ama daha çok Double Dragon’un Cheng Fu’su ile kıyaslanabilir bir karakter. Sarhoş gibi dövüşen, oyunun ortasında uyuyan falan bir arkadaştı bu da. Ama diğer iki örnek gibi gençleri alkole özendirip, sevindiği zaman sakeleri başa dikmek gibi bir alışkanlığı yoktu. Sigara bile içtiğini görmedim ben şahsen. Bu arkadaşın bir başka özelliği de, Mortal Kombat’ın Liu Kang’ının imza hareketini yapabilmesi (“uçan tekme”) hatta ve hatta süperinde, seri olarak yapabilmesiydi. Diğer süperi de Cheng Fu’nun süperi ile baya yakındı zaten. (Evet; itiraf ediyorum, oyun biraz araklama, biraz toplama bir şey ama ben de bu yüzden seviyorum zaten).

Exodus: Fighting Layer’da hemen hemen her karakteri başka bir oyundan bir karaktere benzetebilirim ama bu karkaterin pek benzeri yok başka bir oyunda. En fazla Rumble Roses’ın fıstıkları ile kıyaslayabilirim ama, o da sayılmaz. Oynaması sıkıcı bir Amerikan Güreşi oyuncusu. Koşup koşup kolunu vuran, sırtından sandalye çıkaran süperinde sırtından masa bile çıkarabilen bir karakterdi bu da. Sıkıcı da olsa, Exodus’la da ustaydım tabi ki de (söylemezsem çatlarım).

Hong Gilson: Az önce bir şey itiraf etmiştim ya, (araklama karakterler), işte en belirgin örneği Hong’dur. Şöyle söylesem her şey anlaşılır sanırım; Tekken en haz etmediğim dövüş oyunudur ve en ez jeton harcadığım dövüş oyunu olmuştur Arcade salonlarında. Yalnız; Tekken 3’e Hwoarang ile girdiğimde, ilk kez denediğimde bile, direk Ogre’u bile geçip oyun bitirivermiştim. Artık hareketlerin benzerliğini siz düşünün. Bir de; ilk başta kombinasyon sistemini anlatırken bahsettiğim 89 hit combo, Hong ile yapılabiliyor.

Tetsuo Kato: Oyunun esas oğlanı Allen Snider sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Tetsuo Kato, Fighting Layer’ın asıl esas oğlanı. Kato da, yumrukları seri olan, ama en az yumrukları kadar tekmeleri de can yakan, yine dövüş oyunlarının vazgeçilmezi, karateci dövüşçümüz.

George Jensent: Cool’luktan yıkılan, eşofman takımları ile Ray-Ban gözlüklerini kombineleyen, antrenman yapar gibi dövüşen, biraz ukala bir karakter George da. Gerçi süper yaptığında, rakibine mahalle karılarının saç baş yolduğu gibi giriyor ama, süperi bitince yine eski coolluğuna geri dönüyor.

Lan Xinghua: Çin’in çay bahçelerinin bağrından kopup gelmiş çıtır bir karateci kız olmazsa bir dövüş oyunu dövüş oyunu olmazdı değil mi? Zaten dövüş oyunlarında aranan en önemli özellik, Çinli çıtırdır. Street Fighter’ın Chun Li’si, Tekken’in Xianghuia’sı hatta yetmezmiş gibi bir de Asuka’sı, The King Of Fighters’ın Yuri Sakazaki’si… Fighting Layer da bu eksiğini bu karakterle tamamlıyor ve gerçek bir dövüş oyunu olduğunu kanıtlıyor. Gerçi Lan da nası bir Çinli ismi ise…

Jigjid Bartol: İşte oynaması en zevkli karakterlerden biri daha. Ağır mağır, hantaldır ama, oynaması çok eğlencelidir Jigjid’le. Süsen, kafa atan, yerden kaya parçaları kaldıran falan değişik bir tiptir. Doğru hareketleri doğru sırada yaparsanız, tek seferde (9 saniye sürüyor) % 100lük maksimum hasarla oyunu tertemiz kapatırsınız. Kombo şöyle bir şey; yakın kaya kaldırma, orta kaya kaldırma, uzak kaya kaldırma, süper1, yakın kaya kaldırma, süper2, orta kaya kaldırma, uzak kaya kaldırma, süper1.

Allen Snider: Ah işte, oyundaki en favori karakter. Daha önceden de bahsetmiştim, herkesin seçtiği, oynaması kolay, yenmesi zor adamları sevmem pek. Bir çok eski dövüş oyuncusu Allen’i Street Fighter Ex serisinden biliyor. Bilmeyenler için de, hızlıca karakteri anlatayım; Ken. Ya da Ryu. Ya da Akuma. Ya da Kairi. Ya da Dan. Ya da… İşte o aduket atan, haryuket çeken yüzlerce Street Fighter karakterlerinden biri de Allen. Fighting Layer’daki en önemli farkı, bir gizli süperi var.  Bu gizli süper, üç enerji barını birden yiyor ve gerçekten çok güzel bir harekettir. Bir de Allen, 5. bölümde, başarabilirseniz gizli karakter olarak çıkıp size karşı savaşabiliyor ve hakikaten de çok sert davranıyor. Gizli süperini hiç eksik etmez burada gelirse.

Capriccio: Tuhaf. Çok tuhaf. Çok çok tuhaf. Bu nasıl bir karakterdir, nasıl bir tasarımdır, nasıl bir kafa yapısıdır ey oyun tanrıları… Böyle bir adamı yaratırken ne geçiyordu aklınızdan? Şimdi diyeceksiniz ki nesi tuhaf. Adam kollarını ovuşturarak yerde mantar çıkarıyordu ya. Daha nesi tuhaf olacak. Tuhaflık konusunda bu adamla yarışabilecek iki kişi var dünyada; biri Soul Calibur’daki Voldo, diğeri de Marilyn Manson. Yakalama hareketinde de adamı sırtından geçirip bacak arasında çıkarıyordu falan. Böyle bir acayip işte Capriccio da.

Janis Luciani: Deri elbiseleri, çifte tabancası ve süperlerinden birinde Evil tarafını ortaya çıkarması ile ayrı güzellikte bir karakter Janis. Oyunda bomba atabilen birkaç karakterden birisiydi. Bir efsaneye göre Vold’un kızıymış (Vold, oyunun final boss’u). Saç rengi seçiminde de (yeşil) marjinallikten yıkılan iki karakterden biri (diğeri mavi saçları ile Blair). Silah kullanması dövüş kurallarına aykırı ama o da gücünden eksik kalan tarafını buradan tamamlıyor işte.

Janis’i de bitirip oyunda standart seçilebilir tüm karakterleri anlatmış oldum. Okumuş olduğunuz gibi, zamanına göre oldukça geniş yelpazede bir karakter seçme şansı sunuyordu bize. Tek bir eksik karakter tipi kalmış; biraz “kilolu” karakter koymamışlar oyuna. Bu tipe örnek de; Street Fighter’tan E. Honda, Tekken’den Ganryu, The King Of Fighters’tan Chang Koehan, Double Dragon’dan Burnov gibi. Örnekler çoğaltılabilir tabi.

İki Kişinin Bildiği Gizli Karakter, Gizli Karakter Değildir!

İlk bölümde standart seçilebilir karakterleri bitirdik, şimdi üç adet gizli karaktere geçtik. Gizli karakterler, çok iyi gizlenememiş olacaklar ki; karakter seçme ekranının sonuna gelip bir ileri gidince bütün gizlilikleri ortadan kalkıyordu. Ama o üç arkadaşın özelliği gizli olmaları değil; daha çok Sub Boss olmaları (Sub Boss: Bir çok oyunda karşılaştığımız, Oyunun en kötü kötü adamından bir önce gelen daha az kötü kötü adam. Örnek: Mortal Kombat – Boss: Shang Tsung / Sub Boss: Goro, ya da Street Fighter: Boss: M. Bison, Sub Boss: Sagat. Sub Boss mevzusu geçmişken; Sub Boss’lar dışında, Sub Sub Bosslar, hatta Sub Sub Sub Bosslar bile olan oyunlar olduğunu belirtip öyle geçeyim).

Clemence Cleiber: Bu yaşlı amca, yaşına başına bakmadan bildiğimiz güreş tadında bizi evirip çevirerek, taklalar attırarak, kurdelalar yaparak dövüyor bizi. Köpekbalığının dişlerinin arasından kurtulup akvaryumdan çıkabildiyseniz, rahat bir nefes alabilirsiniz. Uzak dövüş daha bir idealdir Clemence’e karşı. Özellikle seçtiğiniz karakter bomba atabilen bir karakter ise, en büyük zaafı bombalardır.

Preston Ajax: Ajax da, daha çok eski bir asker görünümde, yarısı metal, yarısı normal bildiğin insan formunda bir karakterdi. Tek kusuru, biraz Tekken’den Bryan Fury’lik vardı kanında (poligonlarında). Ajax, Kaplanı yenerseniz görebileceğiniz rakiptir. Ellerinde tuttuğu çelik ipi boğazımıza sarıp bizi nefessiz bırakmak gibi kötü bir alışkanlığı da olmasa, aslında çok iyi adamdır yani. Oynaması da eğlencelidir. Yerden yere vurur insanı ama belini incitmez. Adam gibi adamdır.

Joe Fendi: İşte bir klasik klişe ile daha karşı karşıyayız; hem zenci hem de boksör. Hemen aklınıza Street Fighter’ın Balrog’u (Japon verisyonlarında M. Bison bu karakter; bildiğimiz Bison da Balrog’du) geliyor ama, aslında hiç benzemiyorlardı. Bu karakterdeki en büyük orjinallik, tekme tuşlarına basarsanız, Taunt (dalga geçme) hareketi yapıyordu ve çok büyük açık veriyordu. Hatta, tekme ile süper çekerseniz, gözlüğünü değiştiriyordu sadece. Ama süper barlarından da birini alıp götürüyordu. O yüzden, Joe daha çok üç tuşla oynanan bir karakterdi. Ama ona rağmen, hareket zenginliği oldukça fazladır. Enerji olayında da en çok alan Joe sanırım oyunda. Kodu mu oturtanından yani. Şahini geçmeyi başardıysanız, Joe zenci bile olsa kolay görünüyor gözünüze.

Arada Birini Atladık: Şövalye

Şövalye, oyundaki ekstra hantal, ama zırhından ya da bizim üç katımız boyda olmasından kaynaklı olsa gerek, bizim üçte bir hasar verebildiğimiz, onun ise üç kat hasar aldığı zor bir karakterdi. Stratejisi bilinmezse yenmenin imkanı neredeyse yok. İşini pek şansa bırakmıyor. Sık sık elindeki kargıyı sallar, arada bir de kargı elinde marş halinde koşar. Çok fazla değil, beş hamle yerseniz, şövalyenin yavaş yavaş kaybolduğunu ve oyunu kaybettiğinizi görürsünüz. Saniyelerle yenmeye çalışmak da fayda etmiyor. Saniye biterse kim önde olursa olsun biz hükmen yenilmiş sayılıyorduk.

Stratejisi şöyle bir şeydi; bu hantal arkadaş buralar komple benim havalarında dolanırken, ilk işiniz bir süper ile zayıflatmak. Zayıfladığı zaman, önünüzde diz çöküp tövbe eder. Diz çöktüğünde ne kadar kombo genişliği yeteneğiniz varsa, hepsini kullanın. Fazla da zamanınız olmayacak zaten. Tekrar ayağa kalktığı o birkaç saniyede kombolara devam edin. İkinci süperi de doldurabildiğiniz kadar hızlı doldurarak hemen süperle saldırıp aynı şeyi yapın. Süperleri dolduracak kadar zamanınız kalmazsa, üç tekme ile hepsini dolduruverin ama, benim tavsiyem, şövalyenin saldırısını yediğiniz anda doldurursanız canınızdan olmazsınız. Yeterince hızlı olursanız, şövalye, geldiği gibi kaybolup gidiyor ve kazanıyorsunuz.

Kaybederseniz, mecburi istikamet köpek balığına gider. Köpek balığından yorgun çıkışınızla, Clemence yerlerin tozununu alıverir sizinle. Kazanırsanız da büyük ödül, hayvanlardan hangisi ile karşılaşmak istediğinizi seçme şansını elde edersiniz ki bu gerçekten önemli bir şey oyunda.

Sub Sub Bosslar: Hayvanlı Dövüş Oyunu (Konulu)

Fighting Layer Köpek Balığı

Aslında az önceki bölümlerden önce bu bölümü anlatmam gerekiyordu ama, bu kısmı yine bilerek ve isteyerek sona sakladım. Bu bölüm, Fighting Layer’ı Fighting Layer yapan en önemli bölüm. Buradaki rakiplerimiz, tabiri caizse çok “dişli”. Hatta tüylü bile.

Bir dövüş oyununda hayvanlara karşı dövüşmek kimin aklına geldiyse, o arkadaşı tebrik ediyorum.  Muhtemelen PETA ya da hayvan hakları dernekleri falan “oyunda hayvan dövüyorlar” diye dava falan açtı, o yüzden Fighting Layer’ın devamı çıkmadı (Silent Hill’in ilk demosunda da çocukları öldürüyorsunuz diye çığırmışlardı, hatırlarım). O hayvanlar oyunda bizi dövüp jetonlarımız yandığında (nerden baksan bir PS4 parası) biz insan hakları mahkemesine gittik mi? Hayret bir şey ya.

Köpek-balığı: İşte oyunu ilk gördüğümde vurulduğum o an; Köpek-balığı saldırısı. Doğal olarak bu hayvancağızın sahası bir akvaryumun içiydi. O yüzden bize göre milyon kez avantajlıydı. (Bizim karakterler poligonlardan yapıldıkları için olsa gerek, hiç su altında nefes alamamak gibi bir sorunları yoktu). Köpek-balığı, şövalyeye yenilirsek mecburi istikamet olarak geldiğimiz karakterdi. Köpek-balığı, saldırıları inanılmaz dikkat isteyen bir rakiptir. Her an saldırı yapabiliyordu. Sakin sakin yüzerken, birden kuyruk vurup bayıltabiliyor ve ardından en kuvvetli hareketini yapıp dişlerinin arasına alabiliyordu. Dişlerin arasına geçtiyseniz zaten pek bir şeyin anlamı kalmamıştır hayatta. O şekilde çok kalkıp gitmişimdir oyunun başından (yeni jeton almaya). Bir de uzaktaysa, genelde yuvarlanarak gelip burnuyla vurur. Bu saldırı görece olarak daha zayıftır. Bu hayvanlara karşı oynamanın kötü tarafı; saniyeden yenilmiyorlar. Zaman biterse, durum ne olursa olsun, kaybetti sayılıyoruz.

Kaplan: Köpek-balığı ne kadar akvaryumdaysa, kaplan da bir o kadar kafeste. Kaplanın kafeste olmasında sıkıntı yok da; biz de aynı kafeste olunca biraz sorun oluyor. Allen, Janis, Sessyu gibi bomba atabilen karakterlerle perfect alınarak bile geçilebilen mahlukat, diğer karakterlerle çok zor. Bomba atamayan bir karakterle oynuyorsanız, kesinlikle tavsiye edeceğim bir seçenek değildir Kaplan. Joe, Clemence, Exodus, Blair gibi yakın dövüş oyuncuları ise oynarsanız, direkt protein olarak katkıda bulunursunuz doğal dengeye. Bu karakterlerle de yenilemez değil ama oldukça zor.

Devamlı tetikte durması ile, diğer bütün karakterlerden farklı bir yöntem kullanıyordu. Aniden dodge yaptığından dolayı, saldırısı kestirilemiyor. Nadiren de olsa bir dolaşmaya başlıyor. Bu dolaşma anları kaçırılmamalı. Genelde pençe atar ama ayaklarının arasına alıp dişlemeye başladıysa, pamuk eller yeni jetona.

Şahin: Kafesteki hayvanlardan bir diğeri de Şahin. Ancak bu hayvancağızın diğer ikisinden farkı, diğerleri normal boyutlardayken, şahin devasa boyutlarda. Bir de yetmezmiş gibi uçabiliyor. Kafesteki mantık, biraz Soul Calibur serilerindeki gibi. Kare bir platform üzerindeyiz ve dışına çıkamıyoruz. Şahin pek buna aldırış etmiyor ama. Hatta genellikle platformun içine doğru geldiği bile pek nadir oluyor. Saldırıları diğer iki hayvan gibi çok ani. Tamamen reflekslerinizin kuvvetine dayalı bu hayvanı yenebilmeniz. Benim tavsiyem, geleceğini farkettiğiniz an, yukarıdan güçlü tekme işe yarayacaktır.

En Kötü Kötü Adam: Vold Ignitio

Vold IgnitoSalvador Dali vari bıyıkları, Fransız asilzadesi tipi, aristokrat tavırları ile çok farklı bir dövüş oyunu final boss’uydu.

Bu asilzadeye karşı dövüşmek pek akıl kârı değil aslında. Kolay geçtiği söylenemez. İki round da hareketleri değişiyor. İlk round, duvarlara doğru fırlayarak yaptığı değişik bir hareketi var, hemen hemen hep onu kullanarak saldırır ve doğru stratejiyi bilmezseniz, işiniz çok zor. İlk round stratejisinde önemli olan korunmak, ama doğru şekilde korunmak. Vold, bir ileri bir geri duvara saldırdığı için, koruma yönünüzü devamlı değiştirmeniz gerekiyor. Saldırısı bittiği zaman, yere sersemlemiş halde düşüyor. Sersemlediğinde en kuvvetli saldırılarınızı kullanmaktan çekinmeyin; ama üç tekme ile yapılan süper doldurma olayını ilk roundda kullanmayın.

İkinci roundda olaylar tamamen fraklı bir boyuta taşınıyor. Vold’un duruşu bile değişiyor burada. Boynu kırık gibi tuhaf bir şekil alıyor. Saldırıları da çok daha kuvvetli oluyor. İlk roundda bahsettiğim duvar olayını yine yapıyor ama bu sefer daha farklı. En son düşüşünde kendisini size doğru çarparak saldırıyor bu sefer ve çok hızlı yapıyor. İşin kötü tarafı, bu harekete karşı koruma yapamıyoruz. O yüzden, çarpacağını hissettiğiniz an,  ileri ya da geri kaçarak süper yapabilirsiniz. Ancak süper yaparken dikkatli olun. Vold’un en tehlikeli hareketi bu; siz süper yaptığınız zaman korunursa, iki karakter yer değiştiriyor kendi süperinizi size yapıyor. Bu yüzden Vold çok zor bir boss.

Vold’u yenmeyi başardıysanız, tebrik ederim, oyunu bitirdiniz. Bir de final sahnelerini anlatayım da, eksik kalmasın hiçbir şey.

Final Sahneleri

Finalde, Vold ile dövüştüğünüz saha çökmeye başlıyor ve Vold son kez uyanıyor, size bir kez daha saldırıyor. Bu saldırısına bağlı olarak oyunu bitirdiğiniz karakter bir şey yapıyor. Örneğin; Blair, yer değiştirme olayını Vold’e karşı yapıyor ve Vold göçük altında kalıyor. Allen, gizli süper ile karşılık veriyor gibi. Sonrasında oyunu bitirdiğiniz karakter, bir tünel boyunca koşmaya başlıyor. Burada Credits ekranı da aktif olarak geçiyor ve oyun tamamıyla bitiyor.

Ek: İlerleme şeması

Son olarak oyunun ilerleme mantığını da şematik olarak anlatmaya çalışayım;

Giriş: Genelde; Exodus, Capriccio, George (Değişken)

2.) Lan, Sessyu, Blair(Değişken)

3.) Şövalye (Kesinlikle)

Kaybederseniz: Mecburi İstikamet / Kazanırsanız (Opsiyonel Hayvan Seçme Şansı)

4.) Hong, Lan, Janis (Değişken) / 4.) Shang, Jigjid (Değişken)

5.)Kato, Janis, Hong (Değişken) / 5.) Janis, Blair, Sessyu (Değişken)
Allen (Çıkarabilirseniz, Gizli Karakter)

6.) Köpekbalığı (Kesinlikle) (O) / 6.) Kaplan (Opsiyonel) / 6.) Şahin (Opsiyonel)

7.) Clemence Cleiber (K) / 7.) Preston Ajax (K) / 7.) Joe Fendi (K)

Final: Vold Ignitio (K)

Böylelikle yıllardır biriktirdiğim her şeyi dilim döndüğünce sizlerle paylaşmış oldum. Son sözlerim bunlardır. Pişman değilim hakim bey, yine olsa yine oynarım.

İsmail’in notu: Fighting Layer çıkalı 15 yıl olmuş, nereden bulup oynıcam ben bunu demeyin! Merak ettiyseniz rom’unu indirip MAME ile oynamak mümkün. Aşağıdaki videoda göreceğiniz gibi:

1 Yorum

  1. Oyunda tüm dövüşleri perfect ile geçersen ve allan da 4.dövüşte karşına çıkarsa voldu yendikten sonra zeminin çökmesiyle karakter aşağı doğru düşmeye başlar ve mavi şovalye ile karşılaşırsın ancak düşerken kurtulamazsan şovalyenin yukark soğru fırlattığı kılıç karaktere saplanır ve enerjisinin 4/3 unu kaybeder o şovalyeyi de bütün oyuncularla perfect geçmeyi başarmış birisi olarak selamlarımı iletiyorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz